19 Nisan 2012 Perşembe

Sims mi oğlum bu ?

Nedir bu rasyonalizme kökten, toptan, delicesine inanmak. Haberlerde hava durumuna 15 derece derler, fakat gün gelince 17 olur, hemen fırsat bulup sinsi gibi haber kaynaklarını ölümüne eleştiririz. Ne o beyimizin/hanım efendimizin koltuk altı nemledi.
Zeus bile akşamdan ertesi günkü hava durumununu düşünmüyor olabilir bize noluyor ki hassas termometre gibi havayı kokluyoruz. Hayır bunu yapanlar çiftçi olsa bir nebze, ama sen ofiste klima/havalandırma altında çalışıyorsun, klimanın randımanı için mi üzülüyorsun.

Ha bir de şu felaket senaryolarına hastayım. Hava değişiyor yağmur yağıyor küresel ısınma, hava açıyor küresel ısınma, dolu yağıyor çok küresel ısınma. Mevsimlerin ayrımı sanki tanrısal bir güçle belirlenmiş gibi bir tavra bürünmüşüz. Bir yılı da biz bulduk, mevsimleri de biz böldük. Mart ayında kar yağınca neden şaşırıyoruz dünyanın sonu gibi. Martta kar yağınca küresel ısınma diye uzmanca yorum yapan kişiler türbanlılar üniversitede derse girince cumhuriyet elden gidiyorcularla hemşeridir.

16 Nisan 2012 Pazartesi

Feodal Ceo

Eskiden bir savaşa hazırlanırken neler yapılırdı ? Köylere, kasabalara haber salınırdı eli silah tutan erkekler imparatorluğun/beyliğin ya da artık her ne haltsa yönetim şekli ordusuna asker toplanırdı. İşte bu devletin,milletinin,ümmetin ya da sultanlığın kontrolü altında olan köylerden asker toplanıp düşmana hücum edilirdi. Bu köylerin, derebeylerin,feodal düzenlerin illa ki bir baronu, lordu, yetkili abisi de vardı. İşte bu yetkili abiler krallıkla birlikte savaşa girip girmeme konusunda kararlar dahi verebilecek asker sayılarına sahip olabilirlerdi. Şöyle ki, kralın yardakçısı şu tip bir söz söyleyebilirdi; "Berkecangillerhan derebeyi bizden yana savaşa girmez ise ne yazık ki savaşı kazanamayabiliriz kuzum".

Bu örnekte de gördüğümüz gibi Berkecangillerhan lordu'nun kararları krallığın stratejisinde önemli bir rol oynayabilir. Feodaller, kralın danışmanı olabilirler savaşa kralla beraber omuz omuza girebilirler. Feodaller kralı devirebilir, yeni krallar olabilir ya da kralları yönetebilirler. Magna Carta olaylarına bakarsak görürüz ki, burjuvalar (donsuzlar), baronlar kralın kararlarını derinden etkileyebilir.
Günümüze baktığımızda da bir çok sektörü tekelinde bulunduran çok güçlü şirketler var. Bu şirketleri de baronların sahip olduğu güçlere sahip insanlara benzetiyorum. Eskiden lejyonerlere, askerlere sahip lordlar şimdi fedailere, bodyguardlara, kolluk kuvvetlerine sahipler. İngiltere Fransaya savaş açmaya kalktığında Vodafone, Land Rover gibi ingiliz şirketleri dur arkadaş sen napıyorsun diyip Fransa'ya destek İngiltere'ye köstek olabilir. Bu durumda da İngiltere yok yere daha fazla zarar görebilir. Oysa güzel güzel özel şirketlerini (feodal ceolarını,patronlarını,derneklerini) ikna eden bir İngiltere çok daha bütün ve kuvvetli bir şekilde böyle bir savaşa girebilir gibi sanki. Bu durumda ilerde milletler birliği, ümmetler birliği, kıtalar birliği gibi gelecek dünyanın sistemleri hakkında teoriler olduğu gibi gelecek yeni düzenin şirketler birliği olması da gayet mantıklı bir teori olmuş oluyor. Lakin böyle bir teori hali hazırda var. Zaten yok da demedim. Tezcanlı mısın sen?

4 Nisan 2012 Çarşamba

Elektronik eşyaların pis elektriği

Sanırım hayatımda elektronik bir eşyanın hata vermesi kadar anlık uyuz olduğum başka bir mevzu yoktur. Başıma birçok kıl,yün, tüy olay gelmesine rağmen beni hala en uyuz edebilen olaylar hep hata veren, bozulan elektronik eşyalarla ilgilidir.
Eşyaların üzerinde öyle bir hükmümüz var ki hep çalışmalarını, hiç bir zaman hata vermemelerini bekliyoruz. Her gün çalışan televizyonun bir gün ayarı kaçınca sağını solunu tokatlıyoruz, mesaj çekerken hata veren bir telefonu masaya atıyoruz ya da ne biliyim program yüklerken hata veren bir bilgisayarı yalıyoruz. (oha) Biz eşyalardan üstünüz ve onların sürekli olarak hatasız bir şekilde işlevsel olmalarını bekliyoruz. İşlevini yitirmiş bir eşya artık bizim gözümüzde değerini yitirmiştir. Her eşya işlevi kadar değerlidir. Konuyu saptırmayalım. Ne diyodum he elektronik bir eşyanın verilen komutu yerine getirmemesi çok uyuz bir olaydır nitekim. Fabrikasyon üretilen bir eşyanın hata vermemesi gerekirken hata vermesi insanoğlunu yıkıma uğratır. Sonra teknik servisler, elektronik eşya tamircileri uğraş dur. İnsanlar hatalı olabileceği gibi eşyalar da hatalı olabilir. Üzmeyin onları sevin, şefkat gösterin, öpün, okşayın, üfleyin, ısırın.


Diyeceğim o ki her şeyin elektronik olması bazen insanoğlunu çözümsüz, sıçarken tuvalet kapısının başkası tarafından açılması gibi ortada bırakıyor. Oysa mekanik olsa hart hurt bir çözüm bulunur. Değil mi ama?