4 Ocak 2014 Cumartesi

hayvanat

son bir görev daha. sonra bu işlerden elimi ayağımı çekiyorum. saat 8:15. birazdan yaşadığı yerin önüne çıkacak ve bammm! son! bitti bu iş! o neler olduğunu bile anlamayacak!

beklerken jelibon yemeyi seviyorum. sakin kalmamı sağlıyor. jelibonları emerek yemek sabır işi ve ben hiç bir zaman o sabra sahip olamadım. hep ısırdım jelibonları.

uzun sürüyo bu bekleyiş. hemen fikirlere dalıyor zihnim. kovuşturamadığım bir düşünce akışı bu. düşünmek bende endişe yaratır. gerçekçi olmanın bir ürünü mü bu yoksa bir tür takıntı mıdır bilemiyorum. bütün gecikmiş sevişmeler aklıma gelir. ertelenmiş sahneleri sevmem. bayatlamış bir ekmek gibi.

üstümdeki iş kıyafetlerine bakıyorum. beni yaşlı gösteriyor. bu kıyafetler taze yüzümü gölgeliyor. pazar günleri çok daha genç hissediyorum. şort& tişörtün gözünü seviyim.

nerede kalmıştı bu timsah. üstüm başım çamur oldu. gözüm evin arka bahçesinde. elimde bayıltıcı tüfek. bu işten nefret ediyorum. hayvanları alıp hapsediyoruz ki bu hayvanat bahçesi oluyor. soğukta götü donan maymunlar mı dersin, depresyondan saçı dökülen aslanlar mı. nugget yiyen aslanın içinde ne kadar aslanlık kalır onu bilemem. bu sefer kaçan şişman bir timsahtı. şimdi onun peşindeyim. bayıltıcı iğneyle vur ve eğer size veya başkasına saldırırsa gerçek kurşunla vur! emri geldi. yani ne olur ufak bir çocuk yese. çok mu biz her gün binlercesini mideye indirirken. gömlek cebimdeki ayıcıklı jelibondan bir tane daha atıyorum ağzıma. bu beni biraz sakinleştiriyor.


hala elim tetikte hayvanın saklandığı yerden çıkmasını bekliyorum. timsahla timsah oldum. alçak girişli ininden çıksın diye yere uzanmış vurmaya hazır bir şekilde saatlerdir bekliyorum. yerlerde sürünüyorum.

puoovv!! timsah fırladı! tüfekten bir iğne fişekledim ve timsahın biraz uzağındaki toprağa saplandı. saplandı saplandı da bu hayvan bana doğru geliyor sanki. yok canım. harbiden geliyor. ellerim titreyerek bana doğru gelen timsaha nişan almaya çalışıyorum. ilk kafamdan yemeye çalışmaya başlaması iyi mi oldu kötü mü oldu bilemedim. tüm o sıcaklık. ıslaklık. bir de yoğun bir koku. vücudumdaki her bölgeyi hissediyorum. bir trans hali. biraz sonra bedenim ağır bir külçeye dönüşüyor. hayatımın geri kalanına timsah boku olarak devam edeceğimi düşünüyorum. kafatası kemiğimin kırılma sesi hatırladığım son ses oluyor. algım yok oldu.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.