4 Nisan 2013 Perşembe

Papaz karası

Güzel havayı bulunca attım kendimi dışarı. İşin gerçeği tuhafiyeciye uğrayacaktım. Havanın güzel olması da bana ilave kıyak olmuştu. Vurdum ağırlığımı yokuş aşağı sokaktan iniyorum. Köşeyi döndüm, tuhaf, tıknaz cübbeli bir adam. Sakalı da var. Bu cübbe başka cübbe. Morlu, pembeli, leylaklı işlemeler üstünde. Biraz da vücuda yapışan tarzdan. Bu adamı bir yerden gözüm ısırıyor...

Cübbeli ile göz göze geldiğimde adam birden irkildi, huzursuz oldu. İşte o an tanıdım onu. Geçtiğimiz günlerin bir sahnesinde evimden kapı dışarı ettiğim sakallıydı bu. Bir süre hareket etmenden dikildik sokakta. Onu tekrar görmek, hem de tuhaf bir cübbe içinde buluvermek, yeniden içimde onun hakkında bir merak uyandırmıştı. Sonra sessizliği ben bozdum; "gel parkta bi şarap içelim papaz efendi" dedim. Pis pis sırıtarak kafasını salladı. Gözlerinin içi gülüyordu. Verdim eline şarabı dedim anlat. Hikayen nedir amcacım? Geçen geldin kapıma, bugün geldin sokağımın aşağısına. Olayın nedir? Laf lafı açtı diyemeyeceğim. Açmadı. Ara sıra parkın yanından geçen kızları kesti. Onun dışında da şarabına yumuldu.

"Ben oldukça sığ bir adamım evlat, basit bir adamım işte" dedi bir anda. Sonunda ne kadar sığır bir adam olduğunu itiraf etmişti. Tüm gizemini balyozla kırıp döktü. Hikayesine karşı ilgimi kaybetmiştim. fakat anlatmaya devam etti... Türlü ilginçlikler yapıyorum. Bu yaptıklarım da milletin hoşuna gidiyor. Özellikle gençlerin. Amacım ne? Amacım basit; hayatta kalmak. Bu kıyafetleri de rastgele bir tiyatro salonun eskimiş kostümleri attığı çöpten buldum. Türlü türlü şekillerde dikkat çekip ekmek yiyorum. "Sen de haklısın" diyerek gazı verdim buna. Bu lafı duyunca iyice bir heyecanlanıp konuşmasını sürdürdü...

Biliyor musun sen sürekli bana amca, dayı diye hitap ediyorsun ama benim yaş daha 29. Sakalları beyaza boyattım. Dişler desen zaten beter haldeydi. Bu da işimi kolaylaştırıyor hani. Bu fikir arkadaşlarım yaşlı gösteriyorsun be oğlum dediklerinde aklıma geldi. Bu şekilde yaşlı olmak kebap. Otobüste yer veriyorlar. Saygıda kusur etmiyorlar. Baktım millet ben saçma bir laf edince dinliyor kafa sallıyor ben de tezgahıma devam ettim. Karşıma geçip konuşanlar çok saçma durumlara düşüyor. Amcacım anlat sizin zamanınızda nasıldı? Askerliği nasıl yaptın? Bilmiyorlar ki ben asker kaçağıyım, yaşım da 29. "Neyse bugünlük bu kadar yeter ben artık evime döneyim" dedi ve ayfonunu çıkarttı. Click! bir fotoğrafımı çekti. "Mail adresini ver de fotoğrafı sana yollayım" diyerek kıyak yapmayı önerdi. Yok dedim benim acelem var fırladım kalktım. Tuhafiyeci kapanacak... Tanrı seni kutsasın! diye bağırdı arkamdan. La havle Sdanzor Lavey.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.