23 Mayıs 2012 Çarşamba

Şener Şen'in el kılları arttı mı ne?

Yakın geçmişe öykünme.Dünü sev bugünü itin götüne sok. Yazık lan bugüne. Mahallenin delisini çubukla dürtmeyi, bütün gün tahta topaçla ya da misketle oynamayı, siyah beyaz televizyon izlemeyi marifet sanmak. Tüm bunlar yakın geleceğe öykünme sendromunun belirtileri olarak sıralanabilir. Biz zamanımızda at sikerdik, biz zamanımızda top koşardık, biz zamanımızda çiçek toplardık gibisinden yankılara sahip tüm o değersiz hatıralar. Şunu hatırlar mısınız bunu hatırlar mısınız gibi sohbetler açıp susam sokağını çok acayip bir şeymiş gibi anlatmak. Yaşadığın günden memnuniyetsizlikten midir yoksa sırf artizlik yapmak için midir nedir hep eski övülür. Alaturka tuvaleti öveni bile gördüm, duydum. Eskiden ne güzel sıçardık bee çaba sarfederdik çaba aslanım!!! alnımızın, kıçımızın teriyle sıçardık! şimdi sıçmak ne ki peeeh sen gel eskide sıç. Özetle muhabbetler boka sarıyor, aynı bokun Arapçası yıllardır süregeliyor, her kuşak kendi çağını yüceltiyor. Ben 80'lerin sonunda doğdum. Çok matah bir özelliği yok doğmanın. Bunu okuyan herkes eminim en az bir kere doğmuştur. Yaşadığın, doğduğun, büyüdüğün çağı övmek nasıl bir havadır bilemedim. Biz büyürken futbolcu kartları vardı.
Bilen bilir bu kartlarla abuk subuk oyunlar oynanırdı. Sidik yarıştırmaca. Bendeki futbolcu daha uzun, sendeki daha yaşlı gibisinden. Biz bunları çok ciddiye alır biriktirir, oynardık. Bizde de sike sürülecek akıl yokmuş o ayrı da, her genç bu tip oyunlar, kartlar, oyuncaklarla uyutuldu, oyalandı. Taso vardı, yağlı cipslerin içinden çıkardı leş gibi. Kokardı bir de bunlar. Sırf bu tasolar biriktirilcek diye cips alınır. Hatta bazen, yağlı taso paketin içinden alınır ve cips direkt çöpe atılırdı. Biz kirli tüketim pazarının en genç üyelerindendik ve bunu yıllarca sürdürdük. Ben şahsen benden genç olanlara çağımı övmeyeceğim. Eski kurtlar anlatır " tam bir Osmanlı kadınıydı ne zaman oturması gerektiğini, ne zaman konuşacağını çok iyi bilirdi." Ya sen şuna suratsız karının tekiydi, don yağı gibi donuktu, bir şey söylerdin kadına sana bön bön bakardı desene. Yok illa işin içine bir romantizm katacaksın, kadını bir kraliçe Elizabeth tadında anlatacaksın. Eskiden tek kanal vardı bizi istediği gibi yönlendiriyordu. Bir "Dallas" dizisi vardı muhteşemdi oturur tüm beleşçi komşularla diziyi izlerdik. Komşuların ayak kokularına bayılırdım, bana çocukluğumda St.Tropez'de yediğim rokfor peynirlerini hatırlatırdı.Misket oynardık, seksek oynardık ya da kendi oyunumuzu kendimiz yapardık. Çok yaratıcıydık. Hastasıyım bu söylemin. Çok yaratıcıydın da ne yarattın e be am. Halıcı dükkanın var bütün gün turist kazıklıyorsun, çay içiyorsun görüyoruz buradan.(tribün yaptık) En son yarattığın şey 2 sene önce Pazar kahvaltısındaki yaptığın melemen. O yüzden sevgili eski kurt, tüfek üzmeyin biz gençleri yazıktır.Kutu kutu pense oynardınız biliyoruz. Oynardınız tabi xbox mı vardı o zaman?
Renkli televizyon ilk çıktığında... Renkli televizyon ilk çıkmasaymış. Şuan herkes renkli televizyon ilk çıktığında ne yaptığı adı gibi bilir. Herkesin ilk çıktığındaki yeri, zamanı bellidir. Ona göre! Neden 60 ve 70'lere Western tadı katılır ve bu yıllara ayrı bir gezegenmiş gibi muamele yapılır. Açık hava sineması övülür, ama en son sinemanın önünden ne zaman geçtin desen kuzey ve güney fırıncıya gitti der. En son izlenen film kobra takibi 33. Diğer bir yandan, Orhan Pamuk nihayet Çukurcuma'da çok severek okuduğum "Masumiyet Müzesi" kitabının müzesini açtı. Kitaptaki hikayenin geçtiği dönemi anlatacak eşyalarla dolu olan bu müze o zamanki yaşamı anlatabilecek ufak ipuçlarına sahip. Kime sorsan kendi büyüdüğü çağlar şahane. Fakat iş eleştirmeye gelince Orhan Pamuk çöp müzesi açtı deniyor şimşek hızıyla.
Az önce bana saatlerce macun şekerini öven sen değil miydin?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.