30 Ocak 2013 Çarşamba

Electronica presbycusis atherosclerosis thereminsis


"Electronica presbycusis atherosclerosis thereminsis" dedi doktor.
Efendim anladım?
Elektronik seslere karşı aşırı duyarsız hale gelme durumu yani başka bir deyişle elektronik seslerin hiç birini duyamaz hale gelmişsiniz.
Başka bir deyiş?

Tuhaf hastalık. Artık hayatımda elektronik seslere yer yoktu. Telefona bakınca ses yok görüntü vardı. Televizyondaki her şey çok aptalca gözüküyordu. Tv programlarının hepsinde insanların hararetle el kol hareketleri yaptıklarını görüyordum. Gerçekten anlamsızdı. İlk başlarda bu durumu garipsemiştim. Hayatımda artık elektronik seslere yer yoktu. 1 hafta evden çıkmadım. İşten 1 hafta boyunca aradılar ama bu çağrıları katiyen açmadım. Zaten açsam ne olacaktı ki söylediklerinin bir kelimesini bile anlamayacaktım. Sonradan bu duruma alıştım ve keyfini çıkarmaya karar verdim. Artık işe gitmem gerekmiyordu. Belki de hava alanında çalıştığım dönemde 2 dakikada bir duyduğum o sinir bozucu anonslar beni bu hale getirmişti . Yeterince para biriktirmiştim. Hava alanında çalışmama rağmen hiç uçağa binmemiştim. Uçaklardan korkarım ben. Hava alanında çalışarak kendimle resmen alay ediyordum. Uçmaya o kadar yakınken karaya kökten bağlı bir hava alanı fast food dükkanında kasiyer idim. Her gün uçan uçamayan uçağını kaçıran uçuk çıkaran insanlar görüyordum. Neyse ki artık elektronik sesleri duymadığım için bunların hiç birine katlanmak zorunda değildim.

Hep dünyayı dolaşmak istemişimdir fakat uçmaktan delicesine korktuğum için hiç fırsat bulamadım. Denizden bir yerlere ulaşmak ise çok uzun sürüyordu. Sonuçta haftada 6 gün çalışıyordum ve 5 yıldır izin yapmamıştım. İşte şimdi tam fırsatıydı. Hemen gidip en yakın uzun yola rezervasyonumu yaptırmalı idim. Aslında telaşlanmaya, iki ayağımı bir pabuca sokmaya gerek yok. İlk gezime bana iki sokak ötedeki parka giderek başlayabilirim. O parkı hafta içi gündüz saatlerinde hiç görmemiştim. Bu saatlerde parkta bir sürü işsiz güçsüz, dul ve mutsuz ev kadınları olmalı. Bu beni daha da çok heyecanlandırmıştı. Bir sürü umutsuz insan. İşte durumumdan keyif almak için bir sebep daha. Onlar umutsuzluktan karalara bağlarken ben yeni bir hayata kucak açıyorum. Hemen sırtıma bir hırka ve bir de mont aldım. Evden çıktım ve kapıyı kapattım. Kapıyı bile kilitlemedim. Umarsızlığa bak sen ya. Umursamıyorum evet. Eskiden olsa alt tarafı 3 üst tarafı 333 defa kilitler, 666 defa da kontrol ederdim. O günler eskide kaldı seni kompleksli çirkin yaratık.

Sokaktaydım. Ne araba sesi vardı ne de korna. Sadece insan. Tıkır tıkır ayak sesleri. Kuşları bile hayal meyal duyar gibiyim. Parka yaklaştıkça kuş sesleri artıyor. Babamın bir lafı vardır o aklıma geldi. "Don lastiği insanı köleleştirir yavrum ve her insanın bu hayatta bir don lastiği vardır." Bu sözü hep anlamsız bulmuşumdur. Babamın bu lafını hep don giymemesini iyi sebebe bağlama çabası olarak görürdüm. Meğer ne anlamlı sözmüş. Benim don lastiğim ise burnumun dibindeymiş; elektronik sesler!

Parka iyice yaklaşmıştım. Doğa ile baş başa kalabileceğim bir memlekete diyara gitmeliydim diyordum içimden. Yoksa çok masraf yapmasam mı. Ne de olsa nereye gitsem doğayı duyacağım. İnsan, hayvan, rüzgar, yağmur sesleri hahaha tabi osuruk seslerini duyacağım. O kötüymüş bak.

Etrafımdaki insanlar gene abartılı el hareketleri yapmaya başladı. Tren tren tramvay diye bağırıyorlardı! Olayı çözmem iki saniyemi almıştı. Bir tren hızla üstüme geliyordu. Haliyle kornası duymuyordum. Nerede o eski trenler. Makinist korkmuştu. Camdan yüzünü görebiliyordum. Bense manyak gibi gülümsemek istiyordum. Ne de olsa son 2 saatim hayatımın en sessiz ve samimi dakikalarıydı.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.