24 Eylül 2012 Pazartesi

Formel barbarizm

Hepimizi bir ciddiyet aldı gidiyoruz. Çok havalı ünvanlarımız var. Hepimiz farklı konularda uzmanız ya da uzman yardımcısıyız. Emmioğlu nakliyat bile üniversite mezunu 2 dil bilen ve tercihen yüksek lisans yapmış eleman arayışına giriyor. Ünvanlar motivasyonu arttırmak için uydurulan takı tokadır. Ünvanların yıllar içinde nasıl evrildiğini "kapıcı" bildiğimiz canım insanın nasıl "apartman sorumlusu"'na dönüştüğüne ve niye bir nevi terminatör misali robotik bir lakaba büründüğüne bakarak çözümleyebiliriz.

Lakin bu isim değişimlerine çok da karşı olduğum söylenemez. Çünkü aslen isim değişimi kullanılan dilin yaşayan kültüre etkisi açısından önemlidir. Dil yaşayan ve sürekli değişen, toplumdaki değişimlerin de gözlemlenebileceği bir olgudur. Artan işsizlik oranlarından olsa gerek eskiden "işsiz" denen kişiye şimdilerde "geçici işsiz" denmesi veyahut eskiden "serbest meslek" ya da "kaldırım mühendisi" olarak geçen iş kollarının şuan "freelancer bıdı bıdı" olarak geçmesi insanların daha çok hoşuna gidiyor olsa gerek. Beni bu güzel sözlerle kandıramazsın. Freelancer kelimesine fena halde kılım. Ne lan o öyle jip markası gibi. Al "concept" kelimesini vur "freelancer"'a oldu mu sana bir metin yazarı ya da bir web tasarımcısı. Güle güle kullan iyi günlerde eskit moruk.

Ünvanları, isimleri ve şekilleri çok ciddiye alan insana fazla ısınamıyorum. Bir yerde onunla oturup sohbet ederken ayakkabımın yırtık kısmını görüp kınayacak veya dişimde kalmış bir pul biber parçasını görüp teessüf edecek hissine kapılıyorum. Bu tip insanları İsviçre çakısını maksimum verimle kullanan, aletin fonksiyonlarını ilke gibi benimseyen insanlara benzetiyorum. Yersiz bir görev bilinci. Vatansever.


Kurumsal bıdı bıdı safsatası. Kurumsallaşma ile ciddiyetin boyutu doğru orantılıdır. Bir insan veya şirket ne kadar kurumsal ise (teknik olarak insan evladı kurumsal olmaz ama) aynı oranda sıkıcı bir şirket veya bir o kadar cehennem azabı etkisi bırakan insandır. Ben Şeytan size türlü acılar vermek için bekliyorum. Sonsuz zamanımız var bebeğim. Ancak size hiç bir zaman kısıtlı zaman dilimi olan o demovari hayatınızda mecburen katıldığınız faaliyetlerin ızdırabını yaşatamayacak olmama çok ama çok üzülüyorum. Cehennemi de kurumsallaştırmanın vakti geldiğini düşünüyorum. Bazen kimi ne kadar yaktığımı kimi kaç kez kazığa oturttuğumu unutur oldum. Yıllar bünyeyi yoruyor aga. Özgür irademi sonunda yendim ve kurumsallaşmaya karar verdim.

Kurumsallaşmanın evrimde nasıl bir yer tutacağını şuan için ön görmek istemiyorum fakat sistemleştirilmiş endüstriyel spor faaliyetlerinin evrimde nasıl yer alacağı hakkında bir tahminde bulunmak istiyorum. Acaba olimpiyatlarda tuhaf ve yersiz bir çok sporun barınması ve bu alanlarda tonlarca profesyonel bulunup işlerini çok ciddiye almaları devletlerin ortak bir evrim anlayışına sahip olmasından mı kaynaklanıyor? Diğer bir deyişle sporlar sahip olduğumuz insan anatomisini kaybetmeyelim en azından şuan ki evrimi sabitleyip garanti altına alalım evrimde geriye gitmeyelim diye sürekli kondisyonu yukarıda tutma çabası mıdır? Hatta ve hatta spor sayesinde yeni ufak tefek evrimlerin kapısını aralayalım diye mi türlü türlü spor dallarında insan vücudunu sonuna kadar zorlamaktayız? İşte bunlar hep seks. Her kasın ayrı ayrı çalıştığı bin bir türlü tuhaf sporun varlığı beni bu tip bir komple teoriye sürükledi. Mel Gibson gibiyim. Tabi diğer yandan bu yaz biraz da sıcak geçti İstanbul'da. Bu tip sözleri sarf etmemde sıcak geçen bir yazın da etkisi vardır muhakkak. Akşam televizyonda olimpiyatları izlerken çaresiz vantilatörüm yetersiz kalmış olabilir.



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.