11 Eylül 2012 Salı

Maytların yükselişi

İnsan familyası kendini hastalıklardan ve saldırılardan korumak için bazı hayvanları, durumları ve bitkileri kafasında "zararlı" olarak kodlamıştır. Fareyi çekinilecek bir hayvan olarak algılamak hayli yerinde bir davranıştır lakin kara ölüm veba gibi öldürücü ve bulaşıcı bir hastalığı yayabilen, nedendir bilinmez bazen uyurken insanların burnunu veya kulağını kemirme ihtimali bulanan bir hayvandır. Bu hayvanların küçükleri sevimlidir fakat çok da yüz göz olmamak gerekir. İnsan yaşamı boyunca kendine zarar verebilecek hayvanlara karşı uyanık olmalıdır ama bir insan türü vardır ki gördüğü tüm hayvanlardan kaçar. Kedi gördü mü hoplar, köpek gördü mü topuklar. Her canlının bize zararı yok. Bir öpücük kondur balıklara. Lambanın etrafında dönen kelebekten kaçan en az 50 kilo bir canlı sizce de çok saçma değil mi? Bir arı gördüğünde masayı devirip fırlayan 100 kilo ve sakallı bir adam düşünün, sizce de burada fazlasıyla naif bir atmosfer yok mu? Hmmm bu kadar korkmayalım beyler, bayanlar. Çünkü bunların hiç birinin maytlar kadar korkutucu görünüşleri yok :)
Tekrardan göz görmeyince gönül katlanır deyişini kullanmak istiyorum. Ben çok seviyorum sanırım bu deyişi, her yola geliyor şerefsiz. Mikroskobik canlılarla, gözle görülmeyecek kadar küçük yapılarla ilgili Richard Hammond's Invisible Worlds adında bir belgesel var. Belgeselde gözle görülmeyen ufak canlıların hayatımızın her alanında çokça bulunduklarından ve ayrıntılardaki türlü ilginçliklerden bahsediliyor. Bir de HD kamerayla çekince görüntüleri baya etkileyici bir belgesele dönüşüyor. Bizim çıplak gözle görmediğimiz fakat sürekli içimizde, derimizde ve çevremizde takılan kımıl kımıl mikroskobik canlılar var. Evde tozların içinde, renklerin içinde yaşayan mayt(akar) denilen mikroskobik canlılar var. Bu canlıların geneli filmlerde tasvir edilen korkunç marslı yaratıklara benziyor. Yıllardır Hollywood Marslı diye maytları izletip bizi sikiyomuş da haberimiz yok.

Şarabımı rakımı peynirimi yer içerken tüm bu mikroskobik canlıların sülalesini de mideye indiriyorum. Peyniri peynir yapan tüm o bakteriler, mikroorganizmalar olmasaydı hayat ne kadar da tatsız ve kokusuz olurdu. Yalnız sevimsiz canlılar bunlar evlat olsalar sevilmezler onu söyleyeyim. Sol yanda duran resim onların yükselişini temsil ediyor. Gerçi yükselişteler mi, duraklama devirindeler mi, lale devirindeler mi tarihçi maytlara sormak lazım. Bu kadar kalabalık olduklarına göre illa ki bir tarihçileri vardır muhafazakar ya da liberal. Bu maytların muhafazakar olanları el dokuması halı ve kilimler de yaşarken, liberal olanları IKEA halılarında yaşıyormuş sonra söylemedi demeyin ona göre döşeyin evinizi. Hem IKEA halısı alırsanız liberal maytlar halıya dökülen biranızı veya şarabınızı anında emer bitirir leke bırakmaz. O yüzden komşu değil liberal mayt satın alın. Yalnız bir arkadaşımdan aldığım bir duyuma göre hükümetin bu liberal maytları, muhafazakar liberal mayt yapma yolunda girişimleri varmış.

Velhasılıkelam, to sum up, sonuç olarak, yok sana sonuç monuç. Yiyorsun bakterileri lüp lüp götürüyorsun peynirleri, sucukları ve ayranları hepsinin içinde bir sürü korkunç gibisinden canlı var oğlum! Gözünle onları da görsen onlardan da kaçarsın eminim. Peynirden kaçan bir insan? İlginç olabilir. Bu yazımızda anadan üryan gözle görülmeyen bir takım mikroskopil, minik canlılardan bahsettik. Bir de bu dünyada somut olarak kabul edilen bir madde olarak karşımızda bulunmayan, paranormal olarak nitelendirilen, bizim gördüğümüz parametrede hacmi olmayan canlılar var ki hiç sorma. Belki bir gün anlatırım. Yok lan yok anlatmayacağım sen şu önündeki peyniri bitir de bi hele

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.