17 Eylül 2012 Pazartesi

Kaypak adam

Herkes şehirleri kötüler ben ise onlara aşığım. Bir kere şehirlerde hiç bir zaman yalnız kalmazsın etrafta hep bir ses vardır ve bu sesler sana yalnız olmadığını hatırlatır. Sonra sonra o güzel bin bir kokuyu içinde barındıran koku deryası çöp konteynırları yok mu her çöp bir başka hikaye anlatır. Sadece öylece uzanıp keşfedilmeyi beklerler. Tası toprağı toplayıp şehre yerleştim neydi o be köydeki yamuk yumuk domatesler, elmalar. Salata yapacağım zamanlar kaç tane domates koyacağımı şaşırıyordum. Hiç bir standart yoktu domateslerde konsantre olamıyordum yaptığım salataya. Seyrek meyve suyu gibiydim. Tüm bu farklı boyutlardaki meyveler ve sebzeler kalori hesabı yapmamı zorlaştırıyordu. Neyse ki artık her sebzem ve meyvem muntazam. Hem köyler sessizdi, tıpkı ölüm gibi. Dağın başında ne yapıyorduk ki biz kuzum öyle ya. Düşündükçe bile insanın içine bir sıkıntı basıyor. Şehirde ise ambulans sesleri hayata olan inancımı tazeliyor bana ölümlü olduğumu hatırlatıyor ve ayaklarımı yere daha bir sağlam basmamı sağlıyor. Ah ah o insanları samimiyetle kucakladığım o toplu taşımalar. Aşığıyım. Belki de hayatımda hiç samimi olamayacağım amcalar ve teyzelerle yani tüm o hayatlarla burun burunayım. İnanmazsın ama o otobüste kimin ne zaman duş yaptığına kadar biliyorum. Bu şekilde hiç iznim olmayan hayatlara müdahil oluyorum. Şimdi ev kiramı yatırdım ve aylık akbilimi yükledim. Düşünebiliyor musun kalan paramın hepsi benim ve bununla belki bir kaç sinema bileti bile alabilirim. Bir kalem ve bir kağıt temin edebildiğim zaman sana bu mektubu yollayacağım. Kuzenim Eleanor H. Porter Jr.'a selamlar.

Sevgiler K.A ;

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.