3 Eylül 2012 Pazartesi

Skora yönelik çalışmalar


David Fincher'ın tüm filmlerini izlemem lazım. Yarın öbür gün finçer dayı gelip sorarsa ona karşı mahcup olmayayım. Gabriel Garcia Marquez'in iki kitabını daha okumadım. Onları da bitirdim mi ben tamamım, oldum ben. Ondan sonra tut beni tutabilirsen. Dexter'ın son sezonunu izlemedim yaaa! izlemeden olmaz. Eksik kalırım. Daha House var, Breaking Bad var, True Blood var çok güzel diyorlar, hepiciğini izleyip sifonu çekmeliyim.

Tüm bunları izlemek ya da okumak eyleminden ziyade bitirmeyi kendimize bir misyon olarak yükledik. İstediğimiz o şey her ne boksa onu yaşamak değil, bitirip bir kenara koyup yaptım diyebilmek oldu mevzu bahis. Bitire bitire doyamıyoruz zaman da geçiyor o da bitiyor yitiyor. Yüksek lisansı tamamlayıp, salsa-çaça kursunu bitirdiğinde ve Portekizceyi de sular seller gibi konuştuğunda tatmin olacak mısın? Nedir bu görev bilinci? Gilles Deleuze'un bir argümanı vardı; artık filmler hayattan kesitler değil, hayat kötü bir film tadında olmaya başladı gibisinden... Yaşam koşullarımızı izlediğimiz filmle ya da okuduğumuz kitapla mukayese eder olduk. Harbiden de hep "ideal" yaşama yaldır yaldır koşuyoruz. Tavşan atlet takmış götüne motoru biz de onun takibindeyiz.

Hayatı oyunlardaki "level" (seviye) atlama mantığında yaşıyoruz. Bir kitabı, diziyi veya çalışmayı bitirdiğimizde karşımıza yeni silahlar, yeni özellikler çıkacak hissiyatındayız. Bir şeyi tüketmek mantığına zaten karşıyım. Gerçi bir çok şeye karşı gibi görünebilirim. Kitap tüketmek, film tüketmek ve sonrasında da bununla övünmek caka satmak... Kitapları, filmleri biriktirip üst üste koyup uzaktan keyifle izlemek orgazm olmanın bir yolu olarak sunuluyor da haberimiz yok. Bilmiyorum belki de var. Dolu kütüphane görüntüsüne aşık olup, benim tatlı dvd koleksiyonum deyip metaların büyüsüne kapılıp onları sevip okşamak ah ne hoştur gözüm ne hoş.

Tüm bunları tüketip bitirince yeni bir çakra açılmayacak, açılabilir de bilemem, ama zannımca gerçekleştirdiğin eylemi özümseyerek yaptığında belki de bir çakra çukra açılabilir. Sıçarım çakrana. Bilgi, birikim ya da her ne boksa istediğin keşke o D&R'ı emerek olsaydı da D&R'ı emseydik bütün bir gün ve birer tapınak rahibi olsaydık. Çünkü tapınak rahipleri her şeyi bilir, tuvalette gördüğü sineği elinde tuttuğu gazetesini dürüp kovalamaz. Sabırla sineğin saadete gelmesini bekler. Her şeyi metanetle karşılayıp, merhametli olsaydık, derin sessizliğimizle karşımızdakini utandırıp onlara "metin ol yavrum" mesajını verseydik bir yandan da hiç akbil sırasına girmeseydik hayat ne kadar da guru olurdu. Yan tarafa Ben Kingsley'in fotoğrafını koydum ama hiç sevmem sıfatını hep böyle sinsi gibidir. Kıl herif. Hayat aşama aşama yaşanan bir sınama değil komple paketiyle göte giren bir şeydir. Ben sana guruluk yapma demiyorum gene yap sen guruluğunu, ama hobi olarak.

Cici bicili kitap ayıracı olmadan havaya giremiyorum, market fişiyle, iddaa kuponunu kitap arası yapınca yürümüyor bu bilgelik işi . Her şeyin bir raconu var. Okuduğum kitabın kahve kupasıyla fotoğrafı yoksa okuduğumu anlamıyorum hocam. İşte bunlar hep seks...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.